Hejare Samil - BİR ARADA YAŞAYALIM DA…
Asagidaki yazi KP'den aktarma. Yazari, yazilarini zevkle okudugum Hejare Samil. Yazinin altinda kisa bir notum daha var ama once bu iyi-kaleme-alinmis yaziyi okumanizi dilerim.
------------
BİR ARADA YAŞAYALIM DA…
http://www.kurdistan-post.com/modules.php?name=Niviskar&op=viewarticle&artid=706
Bir süre önce ÖDP’li arkadaşlar "Bir arada yaşamı savunalım" kampanyası başlatmişlardı. Kampanya konudaki görüşlerimi mozelan.com sitesinde Kürtçe yayınlatmıştım.
Kürdlere dönük neo-sömürü planlarının inceltilmiş ismi olan “bir arada yaşama” teorilerinden bir türlü vazgeçilmiyor. İkide bir ısıtıp önümüze sürüyorlar.
Ancak bu konuyu yeniden ele almamın nedeni konunun güncelliği değil, başımdan geçen sosyal bir olay oldu. Bu yakınlarda Kiev havaalanında Fransa’dan gelen bir arkadaşımı karşıladım. Taksi durağında bir Türk taksici şehre götürmek için adeta sakız olup yapıştı bize. O, 20 dolar istiyor, ben ise normal fiyat olan 10 dolar öneriyordum. Sonda bana gına geldi: “Kuro, seninle gitmiyoruz, ne istiyorsun?” dedim. “Kuro, Kürtlere diyorlar, ben Türk oğlu Türküm” diye yanıt verdi. “Ne farkı var? Kürd olsan ne olur?” gayri-ihtiyari bu sözler koptu dudaklarımdan. Adam kızarıp bozardı. Sanki babasına küfür etmiştim. Yüzünü ikrahla buruşturup “Allah göstermesin! Allah göstermesin!” dedi ve ekledi: “Farkı çok. Çok, çok”.
Sonradan kafamda oyuncuların yerlerini değiştirerek iki Türkün bir Kürd taksici ile karşılaşması sahnesini canlandırmaya çalıştım. Ve Kürd taksicinin böylesi bir konuşmadan sonra “Allah göstermesin! Allah göstermesin!” biçiminde tepki göstermeyeceğine kanaat getirdim. Türklüğe bu kadar alaşıklık ve Türk olmaya yatkınlığın gurursuzluğu içimi yaktı.
Demokrat Türk’lerin “Kürdlere özgürlük”, “Kürdlere federal özerklik”, “Kürdler üzerindeki Türk baskısına hayır” kampanyaları başlatmasının Kürdler açısından bir anlamı olurdu belki.
Kürdler yüz yıllardır Türklerle bir arada yaşamaktadır. Ne kazandılar? Bu bir aradalık Kürdlerin anasını ağlattı. Yalan mı? Kimsenin bahçesine taş atmak, rencide etmek için yazmıyoruz bunları. Anlaşılsın artık! Türklerle birliktelikten zırnık kadar çıkarımız olmamıştır. Yalan mı? Yalan mı, kardeşim?!
ODP’lilerin niyetini sorgulamayacağım.
Gerçekleşmesi imkansız konseptlerin içerisini doldurmak havalarına giren kimi Kürd kardeşlerimizin “zoraki evliliği”, “özgür birliktelik evliliğine” dönüştürme teorilerine sarılarak Türk solunu havlandırdığını izliyoruz; bu önemli ama. Neden hep evlilikten bahsediliyor? Evlilik dışında bir yaşam yok mudur?
Gazeteci ve siyasetçi kimlikli kimi Kürd kardeşlerimizin, üniter yapı altında “bir aradalık cennetini” çekici kılmak amacıyla Sevr’i yerden yere vurup Lozan’ı temize çıkarma girişimleri hiç yakışık kalmıyor. 1925 isyanına kadar “TC’de Kürdlerle Türklerin ortak kazanımlarından” bahsedilerek halkımızın özgürlük uğrundaki isyanları Kürd inkarının nedeni olarak lanse edilmeye çalışılıyor. Mesele bu biçimde ortaya konulduktan sonra Türk sistemini eleştirmenin, halkımıza baskı yapanların babalarına küfür etmenin, hatta “egemenliğe karşı direnmenin” gereği kalmıyor. “İsyana kalktık, inkar edildik” biçimindeki mantık dışı savları kabullendikten sonra, Türkler şöyle zülüm etti, böyle katliyim yaptı deyerek, eveleyip gevelemenin manası yoktur. Sanki isyanlar olmasaydı, altın tepside bize Kürdistan’ı hediye edeceklerdi!.. Diğer yandan neden isyan edildi sorusunu öncelikli olarak ele alma gayretine de girilmiyor.
“Bilgisayar başında oturup ahkam kesiyorsunuz; hiçbir şeyi beğenmiyorsunuz… ” biçiminde adresime iğneleyici, rencide edici yazılar gönderen birkaç kardeşim oldu bu aralar. Yanıtım şu: Türklerin; milyonlarca haklı gerekçelerle merkezkaç eğilimleri taşıyan Kürdlere, “birliğimizi bozmayalım” demesine bir anlam vermek mümkündür; ağa, kıçının yumuşaklığından kölesinin sırtının nasır bağladığına akıl erdiremez! Ancak kölenin yalvararak sırtındakine “birlik olalım” söylemesi anlaşılacak gibi değil. Anlayamıyorum ve beğenmiyorum.
Türk Kürd birliğini siyasal stratejinin merkezine oturtarak Kürd özgürlük siyaseti yapmak, en yumuşak değimle beyhude enerji tüketimidir. Çünkü olgusal olarak “Türk Kürd birliği” ve “Kürd özgürlüğü” ters orantılıdır. Oturup yeni teoriler üretmeye, varsayımlarda bulunmaya hiç gerek yok; tarihimiz, Kürdlerin Türklere yakın olduğu oranda kendi özgürlüğünden uzaklaştırıldığının ispatı, delili ile tıklım tıklım doludur. Tarihin tanıklığına inanarak; Kürd enerjisinin bu kadar ucuza tüketilmesini beğenmiyorum.
Yanlış sorulara doğru yanıtlar bulmak zor olduğu gibi yanlış girişimler de insanı doğru hedeflerden saptırır. “Özgür birliktelik” kapsayıcı bir terimdir. Ancak bu kavram, “Türk Kürd birliği” veya “Bir arada yaşama” ile aynı şey değildir. En azından ben öyle algılıyorum ve algılamak istiyorum. Federasyon biçimindeki bir özgür birlikteliğe Kürdlerin itirazı olmaz. Üniter devlet yapısı altında bir arada yaşama ve “Kürd Türk birliği” çabaları, on yıllar boyunca kahramanlık ruhuyla yapılan patinajların akabinde elde var sıfır sonucundan öteye görtürmez bizi.
Dili yasaklanan, kültürü yağmalanan, varlığı inkar edilen kim? Yüzyıllar boyunca Türklerle bir arada yaşayan Kürdler değil mi? Sanki 1925’e kadar İstanbul’da Kürd akademileri açılmış, “şapka devriminden” önce “şütük bağlama devrimi” planlanmıştı… Bu kadar da desteksiz atılmaz.
Kürdlerin Türklerle bir arada yaşama kabilinden bir sorunu yoktur, efendiler! Kürdlerin öyle bir sorunu hiç olmadı. Kaç kezdir yazıyoruz: Tersi doğrudur! Türklerle bir arada yaşamak (oku: Türklerin altında yaşamak) Kürdler için hep sorun yaratmıştır. Türklerle bir arada yaşamak, yani Türklerin altında yaşamak, Kürd sorunun başka bir ismidir de.
Birlikte yaşamaktan ne anlaşıldığı önemlidir.
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürdlerin devlet hayallerine saygılı mıdır?
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürdlerin en azından federasyon hakkına sahip olduğunu da savunuyor mu?
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürd dilinin bir arada yaşanılan devlette resmi devlet dili olmasını savunuyor mu?
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürdçenin resmi devlet okullarında öğrenimini savunuyor mu?
Bir arada yaşamı savunanlar; Türkiye’nin genel nüfusunun yüzde otuzunu oluşturan Kürdlerin, TC’nin yüz TV’sinin otuzunun Kürdçe yayın yapması gerektiğini savunuyor mu?
Bunlar savunulmuyorsa, bir arada yaşamdan Kürdlerin hiçbir çıkarı olamaz!
Bir arada yaşamı savunanlar, üniterciyse, Güneydeki federasyondan gocunuyorsa, Kürdlerin federasyon ve hatta bağımsız devlet hayallerini kıskanıyorsa, önerdikleri bir arada yaşam, pamukla kafa kesmekten başka bir şey değildir.
“Bir arada yaşamı” savunan Can Dündar şöyle yazmıştı: “Şimdi ise, bir savaş sonrasının umudu yerine, "Böyle de olmayacak" hayal kırıklığı var insanlarda...Bölgede yaşayanlar, giderek umudu kestikleri Ankara yerine gözünü, kulağını güneye, yeni kurulan devlete çeviriyor.”
Böyle olmaz, tabii. Türkiye’nin en demokrat geçinen aydınları olan sizler “Kürdler, sömürülen, yıllar boyu baskı, inkar, işkence altında tutulan bir halktır. Kendilerini yönteme hakkına sahiptirler” yazın, o zaman kendine saygısı olan her Kürdten olur yanıtını alırsınız.
Yazınızda Kürdlerin haklarına bir kelime ile bile değinmeden bir arada yaşamı savunmanız çok abes kaçıyor, kusura bakmayın.
Dünyanın hiçbir halkı diğerinden artık veya eksik değildir. Bu benim değişmeyen inancımdır.
Mozambiklilere de, Türklere de, Mongollara da… saygılıyım.
Ancak Kürdlerin Türklere saygısı kadar Türkler de Kürdlere saygı duydukları zaman bir arada yaşanılır. Saygı ise Kürdlerin doğuştan gelen tüm doğal haklarını tanımaktan, uygulanmasına destek olmaktan geçer. Gerisi hikayedir.
El muhtasar, yutturamazsınız…
Hejarê Şamil
hejare_shamil@hotmail.com
P.S. Yeri geldikce ve keyfimce aktarma yapacagimi daha once dile getirmistim. Pekala farkindayim ki blog kavramiyla aktarma kavrami cok da birbirine oturmuyor ancak ne yapayim, kimseyi de yeni birseyler; ihtiyaci duyulan birseyler yapmaya ikna edemiyorum.
Hejare Samil'in yazsini neden aktardigima geleyim: Oncelikle bu Kurd insanindaki netligi cok anlamli buluyorum. Bilge biri izlenimi veriyor ve bunu onemsiyorum. Icinden gectigimiz gibi zor zamanlarda "ben, ben, ben" demeyen karakterde insanlar luzumlu oluyorlar. Ayrica Hejare Samil'in olaylari ele alisindaki yontemin incelenip ogrenilmesi gereken birsey oldugunu dusunuyorum. Son olarak da samimiyeti onemli: satirlarindan net bir sekilde belli oluyor.
Butun bunlari dedikten sonra her onermesiyle birebir ayni paralelde dusunmedigimi de belirteyim ki toptanci dusunmeye alistirilmis Kurdler birine ovgu duzmenin herhangi bir politik sonuc dogurmadigini bilsinler.
(LAN: Yani "bence Hejare Samil'i okuyun" dersem bu demek degildir ki "bu adam ne derse dogru diyor")
------------
BİR ARADA YAŞAYALIM DA…
http://www.kurdistan-post.com/modules.php?name=Niviskar&op=viewarticle&artid=706
Bir süre önce ÖDP’li arkadaşlar "Bir arada yaşamı savunalım" kampanyası başlatmişlardı. Kampanya konudaki görüşlerimi mozelan.com sitesinde Kürtçe yayınlatmıştım.
Kürdlere dönük neo-sömürü planlarının inceltilmiş ismi olan “bir arada yaşama” teorilerinden bir türlü vazgeçilmiyor. İkide bir ısıtıp önümüze sürüyorlar.
Ancak bu konuyu yeniden ele almamın nedeni konunun güncelliği değil, başımdan geçen sosyal bir olay oldu. Bu yakınlarda Kiev havaalanında Fransa’dan gelen bir arkadaşımı karşıladım. Taksi durağında bir Türk taksici şehre götürmek için adeta sakız olup yapıştı bize. O, 20 dolar istiyor, ben ise normal fiyat olan 10 dolar öneriyordum. Sonda bana gına geldi: “Kuro, seninle gitmiyoruz, ne istiyorsun?” dedim. “Kuro, Kürtlere diyorlar, ben Türk oğlu Türküm” diye yanıt verdi. “Ne farkı var? Kürd olsan ne olur?” gayri-ihtiyari bu sözler koptu dudaklarımdan. Adam kızarıp bozardı. Sanki babasına küfür etmiştim. Yüzünü ikrahla buruşturup “Allah göstermesin! Allah göstermesin!” dedi ve ekledi: “Farkı çok. Çok, çok”.
Sonradan kafamda oyuncuların yerlerini değiştirerek iki Türkün bir Kürd taksici ile karşılaşması sahnesini canlandırmaya çalıştım. Ve Kürd taksicinin böylesi bir konuşmadan sonra “Allah göstermesin! Allah göstermesin!” biçiminde tepki göstermeyeceğine kanaat getirdim. Türklüğe bu kadar alaşıklık ve Türk olmaya yatkınlığın gurursuzluğu içimi yaktı.
Demokrat Türk’lerin “Kürdlere özgürlük”, “Kürdlere federal özerklik”, “Kürdler üzerindeki Türk baskısına hayır” kampanyaları başlatmasının Kürdler açısından bir anlamı olurdu belki.
Kürdler yüz yıllardır Türklerle bir arada yaşamaktadır. Ne kazandılar? Bu bir aradalık Kürdlerin anasını ağlattı. Yalan mı? Kimsenin bahçesine taş atmak, rencide etmek için yazmıyoruz bunları. Anlaşılsın artık! Türklerle birliktelikten zırnık kadar çıkarımız olmamıştır. Yalan mı? Yalan mı, kardeşim?!
ODP’lilerin niyetini sorgulamayacağım.
Gerçekleşmesi imkansız konseptlerin içerisini doldurmak havalarına giren kimi Kürd kardeşlerimizin “zoraki evliliği”, “özgür birliktelik evliliğine” dönüştürme teorilerine sarılarak Türk solunu havlandırdığını izliyoruz; bu önemli ama. Neden hep evlilikten bahsediliyor? Evlilik dışında bir yaşam yok mudur?
Gazeteci ve siyasetçi kimlikli kimi Kürd kardeşlerimizin, üniter yapı altında “bir aradalık cennetini” çekici kılmak amacıyla Sevr’i yerden yere vurup Lozan’ı temize çıkarma girişimleri hiç yakışık kalmıyor. 1925 isyanına kadar “TC’de Kürdlerle Türklerin ortak kazanımlarından” bahsedilerek halkımızın özgürlük uğrundaki isyanları Kürd inkarının nedeni olarak lanse edilmeye çalışılıyor. Mesele bu biçimde ortaya konulduktan sonra Türk sistemini eleştirmenin, halkımıza baskı yapanların babalarına küfür etmenin, hatta “egemenliğe karşı direnmenin” gereği kalmıyor. “İsyana kalktık, inkar edildik” biçimindeki mantık dışı savları kabullendikten sonra, Türkler şöyle zülüm etti, böyle katliyim yaptı deyerek, eveleyip gevelemenin manası yoktur. Sanki isyanlar olmasaydı, altın tepside bize Kürdistan’ı hediye edeceklerdi!.. Diğer yandan neden isyan edildi sorusunu öncelikli olarak ele alma gayretine de girilmiyor.
“Bilgisayar başında oturup ahkam kesiyorsunuz; hiçbir şeyi beğenmiyorsunuz… ” biçiminde adresime iğneleyici, rencide edici yazılar gönderen birkaç kardeşim oldu bu aralar. Yanıtım şu: Türklerin; milyonlarca haklı gerekçelerle merkezkaç eğilimleri taşıyan Kürdlere, “birliğimizi bozmayalım” demesine bir anlam vermek mümkündür; ağa, kıçının yumuşaklığından kölesinin sırtının nasır bağladığına akıl erdiremez! Ancak kölenin yalvararak sırtındakine “birlik olalım” söylemesi anlaşılacak gibi değil. Anlayamıyorum ve beğenmiyorum.
Türk Kürd birliğini siyasal stratejinin merkezine oturtarak Kürd özgürlük siyaseti yapmak, en yumuşak değimle beyhude enerji tüketimidir. Çünkü olgusal olarak “Türk Kürd birliği” ve “Kürd özgürlüğü” ters orantılıdır. Oturup yeni teoriler üretmeye, varsayımlarda bulunmaya hiç gerek yok; tarihimiz, Kürdlerin Türklere yakın olduğu oranda kendi özgürlüğünden uzaklaştırıldığının ispatı, delili ile tıklım tıklım doludur. Tarihin tanıklığına inanarak; Kürd enerjisinin bu kadar ucuza tüketilmesini beğenmiyorum.
Yanlış sorulara doğru yanıtlar bulmak zor olduğu gibi yanlış girişimler de insanı doğru hedeflerden saptırır. “Özgür birliktelik” kapsayıcı bir terimdir. Ancak bu kavram, “Türk Kürd birliği” veya “Bir arada yaşama” ile aynı şey değildir. En azından ben öyle algılıyorum ve algılamak istiyorum. Federasyon biçimindeki bir özgür birlikteliğe Kürdlerin itirazı olmaz. Üniter devlet yapısı altında bir arada yaşama ve “Kürd Türk birliği” çabaları, on yıllar boyunca kahramanlık ruhuyla yapılan patinajların akabinde elde var sıfır sonucundan öteye görtürmez bizi.
Dili yasaklanan, kültürü yağmalanan, varlığı inkar edilen kim? Yüzyıllar boyunca Türklerle bir arada yaşayan Kürdler değil mi? Sanki 1925’e kadar İstanbul’da Kürd akademileri açılmış, “şapka devriminden” önce “şütük bağlama devrimi” planlanmıştı… Bu kadar da desteksiz atılmaz.
Kürdlerin Türklerle bir arada yaşama kabilinden bir sorunu yoktur, efendiler! Kürdlerin öyle bir sorunu hiç olmadı. Kaç kezdir yazıyoruz: Tersi doğrudur! Türklerle bir arada yaşamak (oku: Türklerin altında yaşamak) Kürdler için hep sorun yaratmıştır. Türklerle bir arada yaşamak, yani Türklerin altında yaşamak, Kürd sorunun başka bir ismidir de.
Birlikte yaşamaktan ne anlaşıldığı önemlidir.
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürdlerin devlet hayallerine saygılı mıdır?
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürdlerin en azından federasyon hakkına sahip olduğunu da savunuyor mu?
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürd dilinin bir arada yaşanılan devlette resmi devlet dili olmasını savunuyor mu?
Bir arada yaşamı savunanlar; Kürdçenin resmi devlet okullarında öğrenimini savunuyor mu?
Bir arada yaşamı savunanlar; Türkiye’nin genel nüfusunun yüzde otuzunu oluşturan Kürdlerin, TC’nin yüz TV’sinin otuzunun Kürdçe yayın yapması gerektiğini savunuyor mu?
Bunlar savunulmuyorsa, bir arada yaşamdan Kürdlerin hiçbir çıkarı olamaz!
Bir arada yaşamı savunanlar, üniterciyse, Güneydeki federasyondan gocunuyorsa, Kürdlerin federasyon ve hatta bağımsız devlet hayallerini kıskanıyorsa, önerdikleri bir arada yaşam, pamukla kafa kesmekten başka bir şey değildir.
“Bir arada yaşamı” savunan Can Dündar şöyle yazmıştı: “Şimdi ise, bir savaş sonrasının umudu yerine, "Böyle de olmayacak" hayal kırıklığı var insanlarda...Bölgede yaşayanlar, giderek umudu kestikleri Ankara yerine gözünü, kulağını güneye, yeni kurulan devlete çeviriyor.”
Böyle olmaz, tabii. Türkiye’nin en demokrat geçinen aydınları olan sizler “Kürdler, sömürülen, yıllar boyu baskı, inkar, işkence altında tutulan bir halktır. Kendilerini yönteme hakkına sahiptirler” yazın, o zaman kendine saygısı olan her Kürdten olur yanıtını alırsınız.
Yazınızda Kürdlerin haklarına bir kelime ile bile değinmeden bir arada yaşamı savunmanız çok abes kaçıyor, kusura bakmayın.
Dünyanın hiçbir halkı diğerinden artık veya eksik değildir. Bu benim değişmeyen inancımdır.
Mozambiklilere de, Türklere de, Mongollara da… saygılıyım.
Ancak Kürdlerin Türklere saygısı kadar Türkler de Kürdlere saygı duydukları zaman bir arada yaşanılır. Saygı ise Kürdlerin doğuştan gelen tüm doğal haklarını tanımaktan, uygulanmasına destek olmaktan geçer. Gerisi hikayedir.
El muhtasar, yutturamazsınız…
Hejarê Şamil
hejare_shamil@hotmail.com
P.S. Yeri geldikce ve keyfimce aktarma yapacagimi daha once dile getirmistim. Pekala farkindayim ki blog kavramiyla aktarma kavrami cok da birbirine oturmuyor ancak ne yapayim, kimseyi de yeni birseyler; ihtiyaci duyulan birseyler yapmaya ikna edemiyorum.
Hejare Samil'in yazsini neden aktardigima geleyim: Oncelikle bu Kurd insanindaki netligi cok anlamli buluyorum. Bilge biri izlenimi veriyor ve bunu onemsiyorum. Icinden gectigimiz gibi zor zamanlarda "ben, ben, ben" demeyen karakterde insanlar luzumlu oluyorlar. Ayrica Hejare Samil'in olaylari ele alisindaki yontemin incelenip ogrenilmesi gereken birsey oldugunu dusunuyorum. Son olarak da samimiyeti onemli: satirlarindan net bir sekilde belli oluyor.
Butun bunlari dedikten sonra her onermesiyle birebir ayni paralelde dusunmedigimi de belirteyim ki toptanci dusunmeye alistirilmis Kurdler birine ovgu duzmenin herhangi bir politik sonuc dogurmadigini bilsinler.
(LAN: Yani "bence Hejare Samil'i okuyun" dersem bu demek degildir ki "bu adam ne derse dogru diyor")
1 Comments:
bir arada yasayalim? olmaz
sen orda ol biz burda? is guc buyuk sehirlerde o da olmaz
ne istiyosun sen? benim devletim olcak bana ne...
kisaca buysa eger anlatmak istedigin bu millet bir butundur parcalanamaz. herkes kan doktu burda sen yalniz dokmedin %30 kurtce konusulsun denilmis. Lazca Cerkezce Kurtce vb... dillerin hepsinde yayin yapilsin mi ? bolunelim diyosun yani bastan... zaten bolmeye calisiyolar kolaylastiralim oyle mi ? Ataturk dil din tarih gibi bir ton yeniligi senin gibi biri cikip bozmaya calissin diye getirmedi. bu sekilde olmasaydi eger; ne sen olurdun ne ben. O yuzden haline sukret tipki benim yaptigim gibi...
Post a Comment
<< Home